NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
214 - (481) وحدثني
عمرو بن علي.
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة عن أبي
بكر بن حفص،
عن عبدالله بن
حنين، عن ابن
عباس؛ أنه قال:
نهيت
أن أقرأ وأنا
راكع. لا يذكر
في الإسناد عليا.
{214}
Bana Amr b. Ali de
rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Câ'fer rivayet etti. (Dediki): Bize
Şu'be, Ebu Bekir b. Hafs'dan, o da Abdullah b. Huneyn'den, o da İbni Abbâs'dan
naklen rivayet ettiki: İbni Abbâs:
«Rüku halinde bulunduğum
zaman Kur'ân okumaktan nehyolundum.» demiş.
Ravi isnâtda Alî'yi
zikretmemişdir.
İzah:
Bu rivayetlerin mecmuu
rüku ve secdelerde Kur'ân okumanın yasak olduğunu bildirmektedirler. Ulemâya
göre bundaki hikmet şudur: Rüku ve sücud halleri kulun tevâzuunu ifade eder.
Onun için bu haller zikre tahsîs edilmişlerdir. Binâenaleyh aynı halde
Kelâmullah ile mahlukun sözleri müsavi tutularak beraberce zikredilmeleri
mekruh görülmüştür. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Nübüvvetin müjdecilerinden
muslumanın göreceği sâlih ru'yâdan başka bir şey kalmamıştır.» buyurarak
kendilerinin vefatıyla nübüvvet alâmetlerinin sona ereceğine işaret etmiştir.
Sâlih rü'yâdan muradı mutlaka gerçek rü'yâ değil, mülayim ve muvafık olan
rü'yâdır. Çünkü sâdık rü'yâ bazen elem verici olabilir. Halbuki müjde arzu
edilen bir şey vücut bulduğu zaman yapılır. Böyle bir rü'yânın müslümana taksîs
edilmesi müslümanın sadık rü'yâ görmesi hususundaki hâli Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) 'in haline uyduğu içindir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) Efendimizin:
«Ben secde veya rüku
hallerinde Kur'ân okumaktan nehyolundum»
buyurması, zahirde
hitabın kendisine mahsus olduğunu gösteriyorsa da, hakîkatta bu hitâb bütün ümmete
şâmildir. Çünkü Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ancak kendisine
tâbi olunmak için gönderilmiştir. Nehyin ona mahsus olmadığına, rüku hâlinde
Allah'ı tazîm, secdede ise duâ etmelerini ashabına emretmesi de göstermektedir.
Bu hallerdeki ta'zîm ve duaların ne şekilde yapılacağı ve ulemânın bu bâbdaki
sözleri inşaallah bundan sonraki bâbda görülecektir.
Hz. Ali (R.A.)'ın:
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rüku ve sücud hâlinde Kur'ân okumakdan
beni nehyetti. Sizi nehyetti demiyorum.» şeklindeki ifâdesi nehyin ona mahsus
olduğunu anlatmak için değil, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'den
işittiği gibi naklettiğini göstermek içindir. Binâenaleyh hüküm bütün ümmete
şâmildir.
Hadîsin bir rivayetinde
senedden İbni Abbâs Hazretleri iskât edilmiştir. Bu rivayet daha mahfuzdur.
Bâzı rivayetlerde İbni Abbâs hazretlerinin zikredilmesi, bazılarında edilmemesi
hadîsin sıhhatına tesîr etmez. Çünkü râvînin hadîsi bir defa îbni Abbâs
vasıtasıyla Hz. Alî 'den, başka bir defa da bizzat Ali (R.A.)'dan işitmiş olması mümkündür.
Hadîs-i Şerif, rüku ve
sücud hallerinde Kur'ân okumanın yasak olduğuna delildir. Rükuda yapılacak
vazîfe tesbih, sücudda ise tesbih ve duadır.
Hanefîlere göre namazın
bir rüknünde namaz fiilleri cinsinden bir şey ziyâde etmek secde-i sehiv
îcâbeder.
Şâfiîlere göre rüku ve
sücudda fatihadan başka bir sure veya âyet okumak mekruhdur. Fakat namaz
bozulmaz. Fatiha okumaya gelince, bu hususta Şâfîîlerden iki kavil rivayet
olunur. Birinci kavle göre fatiha ile başka sure arasında fark yoktur.
Binâenaleyh fatiha okumak da mekruhdur. Yalnız namazı bozmaz. îkinci kavle göre
fatihayı kasden okumak haramdır, namazı bozar. Sehven okumak mekruh değildir.
Fakat, gerek kasden, gerekse sehven okunduğu takdirde imam Şâfiîye göre secde-i
sehiv lâzım gelir.